Stokçuluk ve Karaborsa

 Özellikle koalisyon hükumeti dönemi ve öncesi Türkiye'de çok sık duyduğumuz stokçuluk ve karaborsacılık, ne yazık ki 2015 yılından beri Türkiye'de ciddi bir şekilde tekrar artmaya başladı. Nedenlerinden önce genel tanımlarla stokçuluk ve karaborsa nedir bunu öğrenelim. 


Stokçuluk;

Piyasadaki bir malın, arzından daha fazla olarak tekel şeklinde ya da çeşitli ortaklıklarla toplanıp saklanmasıdır. Bir malın stoklanması, vatandaşın ya da firmaların o mala olan ulaşımını zorlaştıracağından dolayı, stokçuluk; otomatik olarak karaborsayı yaratır, birbirlerine ying-yang gibi bağlıdırlar. En iyimser olarak da, belirli ürünlerin tekelleşmesine ve vatandaşın o ürün ve hizmetlere daha pahalıya ulaşmasına neden olur. Yani bu açıdan, stokçuluk bir kısmın sebepsiz ve yüksek faiz/kar payıyla zenginleşmesine, diğer taraftan bu hizmetlere/mallara ulaşmaya çalışan halkın ve firmaların da yoksullaşmasına sebep olur. Bu sebeple dünyanın çoğu yerinde, karma ekonomi modelini kullanan devletler karaborsa ve stokçulukla mücadele etmektedir. Geçmişten günümüze karaborsaya en çok düşen ürünler ilaçlar, gıda ürünleri, ve teknoloji girdileri olmuştur.


Karaborsa ve stokçuluk, 90'lardan farklı olarak  günümüz Türkiye'sinde biraz model ve sistem değiştirmiş durumda. Daha akılda kalıcı olacağı için bunu bir kaç örnekle anlatmak istiyorum.



2. el ve sıfır otomobil fiyatları, son 1 senedir ciddi yükselişte ve vatandaşların şikayetçi olduğu konuların başında geliyor. Sıfır ve 2. el otomobil pahalılığına neden olarak yüksek döviz kuru, devletin aldığı ÖTV ve KDV'ler baş örnek olarak gösteriliyor, fakat vatandaşın ve belki devlet kurumlarımızın gözden kaçırdığı bir nokta daha var ki, o da ''otomobil stokçuluğu''. 30 Haziran 2019 tarihi itibariyle sona eren ÖTV indirimi esnasında, Türkiye'nin çeşitli illerinden sıfır arabaları eş, dost, çalışan personel üzerinden bayilerden satın alan galericiler, bu sıfır arabaları az kullanılmış şekilde ya aynı fiyattan satmaya çalıştılar, ya da üzerine en az 15-20 bin TL gibi bir kar payıyla satmaya çalıştılar. Bayilerde sıfır otomobil bulamayan, parasını ödediği arabayı en erken bir kaç ay sonra alabilecek olan şahıslar, bu sebeple el mecbur galerilere yönelmek zorunda kaldı ya da yeni araba satın alma düşüncesini rafa kaldırdı ve bir ihtiyaçtan mahrum kaldı.  Aslında ülkeye giren otomobillerin miktarlarında herhangi bir azalma olmamış olsa bile, basit stokçuluğa örnek olan bu durum gördüğünüz gibi vatandaşın belli ürünlere olan ulaşımını zorlaştırdı ya da karaborsa gibi pahalıya almak zorunda bıraktı.



Eğer stokçuluğun, sadece otomobil satışlarıyla sınırlı kaldığını düşünüyorsanız, büyük yanılgı içerisindesiniz. Zira son zamanlarda bilgisayar, cep telefonu, kameralar gibi ithal teknolojik girdilerde de ciddi bir stokçuluk başlamış durumda. Bundan yaklaşık 1 buçuk sene önce, bddk'nın vatandaşı daha az bankalara borçlandırmak adına aldığı önlemlerden birisi şuydu;

''Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 25.02.2019 tarihli ve 8261 sayılı Kararı ile Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Yönetmeliğin 26 ncı maddesinin yedinci fıkrası uyarınca, 11.01.2019 tarihli ve 8198 sayılı Kurul Kararı ile belirlenen kredi kartlarında taksitlendirme sürelerinin; tablet alımları hariç, bilgisayar alımlarında ve taşımacılık ile ilgili harcamalarda altı aydan on iki aya, seyahat acenteleri ile ilgili yurt içine ilişkin harcamalarda, sağlık ve sosyal hizmetler ile ilgili harcamalarda dokuz aydan on iki aya, kurumsal kredi kartlarındaki genel taksit sınırının ise dokuz aydan on iki aya çıkarılmasına karar verilmiştir.''

Pratikte faydalı olacağı ve vatandaşın daha az borçlanmasına neden olacak bu iyi niyetli sistem, ne yazık ki çalışmadı. Muhakkak duymuşsunuzdur, her şehirde birden fazla 2. el eşya alım/satım ve spotçu mağazalar vardır. Vatandaşa senetle, açık hesapla ve kefille 36-48 aya kadar taksitle mal ve hizmet veren bu işyerleri, ayrıca bu hizmetten de yüksek komisyon alır ve dışarıya göre daha pahalı fiyattan mal satar. Kredi kartıyla aktif alışveriş yapamayan vatandaşlar, galericilere, spotçulara ve mafyatik işletmelerin kucağına düşmüş durumda. Şahıstan şahsa artmaya başlayan borçlar ne yazık ki bankaları da zor durumda bırakıyor ve eski sisteme göre değişen hiçbir şey olmadığı gibi, stokçuluğa ve tekelleşmiş bir piyasaya sebep oluyor.

Çeşitli tekno mağazalardan, bu ithal teknoloji girdilerini galericilerin yaptığı sisteme benzer şekilde satın alan 2. el mağazalar ve spotçular, bu şekilde hem faiz komisyonundan, hem de GSMH'ya büyük zarar veren devalüasyondan ciddi şekilde kar elde etmekteler. Kaybeden de tabi ki devletin kendisi ve direkt vatandaşın alım gücü. Artık günümüz teknolojisinde bir temel ihtiyaç haline gelmiş cep telefonu ve bilgisayar, vatandaşın ulaşmakta zorluk çektiği ya da döviz kurundan bağımsız aşırı yüksek bir meblaya almak zorunda kaldığı bir ürün haline gelmiş durumda.


Tekno mağazalarda hemen stoğu tükenen teknoloji ürünleri, otomobil bayilerinde kalmamış araçlar halkın genel refah düzeyi hakkında size yüksek olduğunu düşündürebilir, fakat hakikat asla böyle değildir. Türkiye'de ortalama 4 kişiye hala 1 otomobil düşmektedir ve çoğu insanın eski bir otomobili bile yoktur. Tüm bu veriler ışığında, devletimizin stokçuluk ve karaborsayla daha sıkı mücadele etmesi, vatandaşın daha bilinçli olması ve stokçulara, karaborsacılara para kazandırmaması gerekmektedir. 

Serhat İNAN
E.A.Ü - İ.F

Not: Tüm bu bilgiler stokçuluk ve karaborsacılık ile ilgili temel bilgiler olup,  herhangi bir yatırım tavsiyesi değildir. 

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.