Anadolu Fındığının Zehirli Olduğu İddiaları Doğru mu?
Son zamanlarda, yurt dışına ithal edilen Anadolu fındıklarının, içerisindeki ''aflatoksin'' oranının yüksek olduğu bahanesiyle geri gönderilmesi, uluslararası basında Anadolu fındığının zehirli olduğu gibi kısmen ''gerçek dışı'' haberler yayılmasına neden oldu. Ailesi fındık üreticisi olan Doğu Karadenizli bir insan olarak, bu konuda iki üç şey de ben yazmak isterim meraklısı varsa.
Fındıklardaki aflatoksin oranı yüksektir, çünkü fındığın pazara gelene kadar gerek tüccarlarda gerek üreticinin elinde kalan şartlarda ne derece iyi korunduğu muammadır. Özellikle hükumetin yanlış tarım politikaları neticesinde tarımın zarar görmesi, çiftçinin gördüğü zararları da göz önüne alınca, ''bir kaç kilo daha fazla fındığım olsun da daha fazla para kazanayım'' diyen üreticiler, fındığın bakımı esnasında bahçeleri toksik maddelerle böceklere ve doğal bozulmalara karşı korumak istemekteler. eskiden büyük toprak sahibi olan fındık üreticileri 1 senelik fındıkla daire alırdı, araba alırdı. Bu kadar değerli bir şeydi fındık, haliyle daha özen gösterilirdi. Şimdi ise çok geniş arazileri olan aileleri bile 1 sene geçindiremiyor.
Toksik maddelerle fındığın tanışması toprakta da bitmiyor. Üreticiler ya da tüccarlar bu fındıkları yeraltı depolarında saklıyor, bu depolar haşerelere karşı düzenli ilaçlanmakta. Elbette bu ilaçlar insan sağlığına da oldukça zararlı. İlaçlanmazsa da zararlı aslında farelerin vektörlüğü açısından çünkü ''fındığın saklandığı yerler yanlış''. Bizim ailemiz hala eski usul, ahşap Karadeniz ambarlarında(seranderlerde) saklar fındıkları ki bu ambarlarda fare asla barınamaz.
Toksik maddelerle fındığın tanışması toprakta da bitmiyor. Üreticiler ya da tüccarlar bu fındıkları yeraltı depolarında saklıyor, bu depolar haşerelere karşı düzenli ilaçlanmakta. Elbette bu ilaçlar insan sağlığına da oldukça zararlı. İlaçlanmazsa da zararlı aslında farelerin vektörlüğü açısından çünkü ''fındığın saklandığı yerler yanlış''. Bizim ailemiz hala eski usul, ahşap Karadeniz ambarlarında(seranderlerde) saklar fındıkları ki bu ambarlarda fare asla barınamaz.
Farenin tırmanması imkansız olduğu için bu ambarlarda fare bulunamaz. Böcekler ise aşırı bir fındık kaybına yol açmıyor. Biz yıllardır toprağı zehirlediği ve uzun vadede bol fındık verse de zamanla verimi düşürdüğü için arsaları ilaçlamayı çoktan bıraktık. Sadece yabani otları kırpıp, gidiyoruz. 1 tondan fazla da fındık üretiliyor bahçelerimizde senede. Fındığın saklandığı çuvallar ise ''kesinlikle'' petrol ürünü olan naylon çuval değil, eski usul ''kıldan örme iplik'' çuval olmalıdır. Fındık, doğal olarak ne yazık ki ilaçlanmadan uzun süre korunması mümkün olan bir çerez değil. Bu sebeple çok bekletilmeden kısa vadede elden çıkarılması gerekir. Fındık toplanıp kurutulduktan hemen sonra havaların soğuması ve kışın gelmesi fındığın korunma ömrünü önemli ölçüde çoğaltır çünkü kışın haşerelerin sayısı bariz azalır ve ambarların soğukluğu fındıktan ziyade bir çok yiyeceği korumak için idealdir. Bu sebeple zehirsiz fındık isteyen tüccarlardan değil, direkt üreticiden doğal toplanmış şekilde almalıdır fındığı. Dene ya da potak olması çok mühim değil, deneyle potak kimyasal bir işlemle ayrılmıyor birbirinden, ''patoz'' adı verilen bir makine yapıyor bu işlemi, iki türlü de tercih edebilirsiniz.
Durumlar böyleyken, fındıktaki aflatoksin miktarlarının EU standartları beklentisinden daha yüksek olması, ne yazık ki fındık tarımcılığının Türkiye'de gereken öneme sahip olmamasından ve çiftçinin mağdur edilmesinden ileri geliyor. Dünya rezervinde %70 gibi ezici bir çoğunlukla söz sahibi olduğumuz, doğal altınımız fındığın gelecek yıllarda hak ettiği değeri tekrardan görmesi yalnızca üreticiler olarak bizim elimizde. Yeterli kamuoyu sağlanırsa, Ferrero'nun tekelinden fındığı kurtarıp Anadolu fındığını uluslararası arenada tekrardan hak ettiği yere koyabiliriz.
Leave a Comment